"11 Temmuz 2010 günü Srebrenitsa şehitliğinde toplanan kurban yakınları, mağdurlar, siyasi liderler, bir toplu mezara 15 yıl önce gömülen 775 Boşnak'ın kemiklerini ayrı ayrı tabutlara koyarak defnetti. 15 yıl sonra yeniden toprağa verilecek olan bu kurbanlar, artık toplu bir mezarda değil, isimlerinin üzerinde yazıldığı bir mezar taşının altında yatacaklar.
Binlerce yakınını, annesini, babasını, karısını, çocuğunu 15 yıl önce kaybeden Boşnaklar, sevdiklerine 15 yıl gecikme ile veda etti ve son kez 'hoşçakal' dediler. Bu hüzünlü törene 50 bin kişi katıldı. Sırp, Hırvat, Karadağlı, Slovak, Boşnak, Makedon ve Türk liderler törende hazır bulundu. Başbakan Erdoğan törende bir konuşma yaptı." (ntvmsnbc.com, 11.7.2010)
Silahların toplanması
15 yıl önce Sırp askerleri, Boşnakların "kökünü kazımaya" henüz başlamamışken Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü tarafından korunmak gerekçesiyle binlerce Müslüman Boşnak'ın elindeki silahlar toplanır. Kısa bir zaman içinde, Sırp askerleri, her yerde, yolda, evlerinde, caddelerde, Müslüman Boşnakları katleder.
74 yıl önce, 1936 yılının yaz aylarında bir general -yanındaki askerlerle- Dersim köylerini dolaşır. Abdullah Alpdoğan adlı bu yetkilinin Dersimlilerden isteği pek basittir: "Silahlarınızı teslim edin!" Dersimliler çağrıya uyar. Çoğu Rus Harbi zamanında, Osmanlı devleti tarafından yöredeki insanlara verilmiş olan silahlar hızla toplanır. Dersim aşiretleri, silahlarını gönüllü olarak teslim eder ve hatta silahı olmayanlar bile Hükümet kararına uyumlu davranma adına silah bulup teslim eder. Silah toplama işinde tam başarı sağlanır. Sadece ateşli silahlar da değil; tek tek bireylerde mevcut bıçak ve kamalar da toplanır. Birkaç ay içinde tam 7880 silah toplanır. (Tunceli Dersim Coğrafyası, Ömer Kemal Ağar, Türkiye Basımevi, İstanbul.) Silahlar toplandıktan sonra, bir plan kapsamında, 1938 yazında, insanlar kitleler halinde, dağ başlarında, Munzur ve Harçik ırmakları kıyılarında, dere boylarında, vadilerde, mağaralarda, köy meydanlarında kurşuna dizilir, yakılır.
Mezarsız ölüler
Srebrenitsa'da öldürülenlerin cesetleri, "kimlikleri tespit edilmesin" diye parçalanır ve 64 ayrı toplu mezara defnedilir. Sadece bir toplu mezara 775 Boşnak'ın cesedi doldurulur. Bugüne kadar kimlikleri tespit edilebilen 4 bin 274 kişi artık Srebrenitsa mezarlığında yatıyor. Bu kurbanların yakınları artık ölülerine ağlayabiliyor ve veda edebiliyorlar. 11 Temmuzda katledilen 4 bin Boşnak'ın kemiklerine ise hâlâ ulaşılamadı.
Dersim'de, 1938 yazında, öldürülenlerin cesetleri yakılır, Munzur ve Harçik sularına, gelişigüzel derelere atılır. Ölülerin cesetleri pek çok yerde kurda, kuşa, köpeklere, yılanlara, balıklara yem olur. Dersim'de her yerde "toplu mezar" vardır. Dersim, 1938 yazında Türkiye'nin en büyük mezarlığıdır. Orada, 1938'den beri on binlerce ölüye ait ceset -kefensiz ve taşsız- yatmaktadır. Dersim'de kurşuna dizilip-yakılanların cesetlerine ulaşan yoktur. Cesetler, kara toprakta veya suda çürürler. Katliamı yapanlar, kurban yakınlarının cesetlere ulaşmalarına engel olur. Bu yüzden kurban yakınları, 1938'de kefensiz giden yakınlarına 72 yıldır veda bile edemiyorlar.
Failler ve haller
Sırbistan Parlamentosu, 30 Mart 2010'da toplanır ve çok önemli bir kararı kabul eder. Sırp Meclisi, 1995 yılında Srebrenitsa'da 8 bin Boşnak'ın öldürülmesini "var gücüyle kınar" ve kurban ailelerinden özür diler. Bildiri metninde, "Boşnak halkına karşı işlenen suç" ifadesi yer alır. Meclisteki oylamadan sonra konuşan hükümet yetkilisi Nenad Canak "bu bildiri sadece başlangıç, zira yüzleşmemiz gereken geçmişin sadece bir kısmına ilişkin..." der ve "yakın geçmişi yeniden yazma sürecinin acılı olacağını" vurgular.
Türkiye Meclisi, 1938 yılında Dersim'de yapılan toplu katliamları "daimi bir huzursuzluk yuvası olan Dersim'deki olayların bir daha geri gelmemek üzere tarihe havale edilmesi" olarak -çarpık bir şekilde- niteler. Bugüne kadar Dersim'de katledilen on binlerce kadın, erkek, çocuk, yaşlı hakkında Türk meclisinde hiçbir tartışma olmaz. Türk Meclisi, hiçbir zaman Dersim'de meydana gelen "yok etme kampanyasını" sorgulamaz. Aradan geçen 71 yıldan sonra ilk defa Kasım 2009'da Başbakan, "Dersim katliamı" ifadesini kullanır. Ancak Başbakan ve Hükümet, Dersimlilerden özür veya bağışlanma isteyen veya 1938 yılındaki insanlık suçunu kınayan bir tutum almaz.
Çocuklar için pişmanlık ve özür
Srebrenitsa şehitliğinde geçen pazar, gerçek bir "tarihi gün" yaşandı. İlk kez Sırp, Boşnak ve Hırvat liderler bir araya geldi ve "acıyı ortaklaştırmak" yolunda bir adım attı. 775 kurban için ilk kez cenaze namazı kılındı. Katolik bir Papaz cenazede dua okudu. Zira 1995 Temmuzunda, Rafael isimli bir Hırvat, Boşnaklarla birlikte savaşmış ve o da katliama kurban gitmişti. O gün, o da Boşnak dostlarıyla birlikte defnedildi.
Dersimliler, -her şeye rağmen- özür, pişmanlık, bağışlamak ve bağışlanmak üzerine -kin ve nefretten uzak- konuşmak istiyorlar. Hem yaşayanlar, hem ölenler, ama özellikle çocuklar için barış gerekiyor. Dersimlilerin yaraları 72 yıldır kanıyor. Yaraların iyileşmesinin önündeki en önemli engel, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin bugüne kadar hiçbir zaman özür dilememiş olmasıdır. 1938 yılında yaşananların yanlış ve utanç verici olduğu artık kabul edilmelidir. Dersim'de, 1938'de askeri harekat esnasında yaşamını kaybeden bazı askerlerin mezarları da var. Bu askerlerin niçin ve nasıl öldükleri ve cenazelerinin Dersim'de neden kaldığı hususları tam ve kesin olarak bilinemiyor.
72 yıl sonra, "Dersim Kızılbaşlarına karşı işlenen suç" kınanacak ve -hiç olmazsa çocuklar adına- bağışlanma istenecek mi? 1938'de Dersim'de kefensiz gidenlere hep birlikte dua edebilecek miyiz? (HA/TK)