Grek müziği denince akla buzuki gelse de bir zamanlar İzmir'in ve İstanbul'un Rum müzisyenlerinden müteşekkil orkestralarına armonika hâkimdi.
Akordeonun ilkel, basit ve nispeten zor çalınan versiyonu armonika, coğrafyamızda yaşanan acı olaylar neticesinde Küçük Asya'dan Ege'nin karşı yakasına geçmiş, yerini bir süre sonra akordeona terk etmiş ve zamanla unutulmuştu.
Yorgos Dalaras, Glikeria, Yorgos Zambetas, Yorgos (George) Moustaki, Meri Linda gibi ünlü şarkıcılara eşlik etmiş usta müzisyenlerin anılarına dalmaya hazır mısınız?
Yunanistan'ın Selanik kentinde bu sene 19.kez düzenlenen belgesel festivalinde yer alan Grek Müziğinde Akordeon (Το ακκορντεόν στην ελληνική λαϊκή μουσική) adlı yapım, ortak mazimize bir kez daha ışık tutuyor.
Yönetmenliğini Aris Paizanos Mavrakis'in gerçekleştirdiği belgesel, etkinliğin Market bölümünde sektör temsilcileriyle buluştu.
Halk müziği
İzmir'in Karşıyaka (Kordhelio) semtinde doğmuş Antonis Amiralis, namıdiğer Papatzis, armonika ve akordeon konusunda müzisyenlere nesiller boyunca örnek olmuş, yol göstermiş.
İstanbul'dan sonra Atina'da da sürdürdüğü parlak kariyeri sırasında meşhur rebetiko şarkıcısı, İstanbullu Roza Eskenazi'ye de eşlik etmiş.
Müzisyen, besteci ve eğitimci Hercules Vavatsikas, İzmir ve İstanbul'dan göç edenler tarafından Yunanistan halk müziğine dahil edilmiş armonika ve akordeondan sevgiyle bahsediyor.
Eğlenmeyi hüzün dolu şarkılarla bile becerebilen Grek milletinin Doğu ve Batı'nın özelliklerini müziklerinde başarıyla harmanladıklarını anlatıyor.
Mîllî kimliklerini edinme yolunda ilerlerken Bizans müziğinden öğelerin kullanıldığını, aynı zamanda Avrupa'nın müzik geleneğinden de yararlanıldığını hatırlatıyor.
Serenat (kantadha), İzmir Bandosu müziği ve "amane"ler iç içe geçiyor, oryantal tınılar bilhassa şikâyetin, melankolinin, hüznün ifadesi oluyor.
Usta müzisyen
Müzisyen bir aileden gelip elli yılı aşkın bir süredir müzikle uğraşan Lazaros Kulaksızis, babasının İstanbul'da Parisis'ten (yahut Parisos) armonika dersi aldığını hatırlıyor.
Belgesel çekimi sırasında 83 yaşında olan ve ustalığını kamera karşısında şevkle teşhir eden virtüöz asla müzik ayırt etmediğini, mesela Pontus veya Girit müziğini de zevkle çalmış olduğunu belirtiyor.
"Bir zamanlar mikrofon yoktu, güçlü sesli şarkıcılar revaçtaydı, performans sırasında güzel seslerini seyircilere ulaştırmak için adeta bağırırlardı…"
Yönetmen Mavrakis, Atina'nın bir zamanlar İstanbul ve Anadolu'dan göç etmiş Rumlar'ın yerleştirildiği Pire'deki Ayios Dhionisos semtine de kısaca uğruyor.
Soydaşların başlarda heyecanla karşılandığı ama kısa bir süre sonra kenar mahallelere itildiği dinamikte "tekke"lerin bol olduğu bir yerdeyiz.
Kaçakçılığın, fuhuşun, esrarın hâkimiyetinde, Rebetiko'nun parladığı mekânlar...
Şahsen seslendirdiği metinde zamanla buzukinin bile ehlileştiğini, tekkelerin kapanmasıyla burjuvaların devam ettiği müzikhollere "yükseldiğini" belirtiyor genç sinemacı Mavrakis.
Eğitimini tamamlama tezi olarak hazırladığı belgeselde böylesine engin bir konu hakkında ağzımıza bir parmak bal çalıp gelecekteki olgunluk projelerini heyecanla beklememizi sağlıyor… (MT/HK)
Siyah beyaz fotoğraf için Christos Zalios'un arşivinden yararlanılmıştır.